Yaz mevsiminde hangi sokakta yürürse yürüsün, evlerin mutfaklarından burnuna gelen kızartma kokuları, onu yürüyen bedeninden alıp çocukluğuna, annesinin yaşadığı zamanlara götürüyordu.
Kızartma demek anne demekti onun için. En iyisini, en lezzetlisini üstelik bir çırpıda yapıverirdi annesi. Onun yaptığı her yemeğin hakkını verir, tek lokmasına kadar bitirirdi tabağındakileri. Ve "eline sağlık, enfes olmuş" derdi. Bir anne için çocuğunun doyması ve ardından da bu altın cümleyi söylemesi elbette tüm yemeklerden daha doyurucuydu. Bir kızartma kokusu hayatının anılarını elinden tutup getiriyordu işte tam karşısına.
Kokulara daha fazla dayanamadı, köşedeki manavdan biber, patlıcan, kabak alıp diyeti bozmak üzere eve doğru yollandı.
"Ne hissediyorsun?" diye sordu. Kadın "Bomboş" dedi. Yıllardır kanamayla atılarak, boşa giden yumurtalardan biri tutunmaya çalışmış ama diğerleri ile aynı kaderi paylaşmıştı o da.
Boşluğun içinde bir rahmin çığlığı, rahmin içindeki duvarlara çarpa çarpa sessiz, söndü gitti.
Kendi içinde yaratamadığı ceninin pozisyonunda, kilitledi bedenini dinlenmeye ve şifalanmaya çekildi.
Bu pazar eklemiş olduğum videodaki manzaraya bakarak, kısacık bir meditasyon yapmanızı önereceğim. Görüntülerde, bahçeye açılan kocaman kapılarıyla bir salon ve nazik kıvrımlarıyla gölge-ışık oyunu yapan güneşin ihtişamlı manzaraya dönüşmesini izleyerek ilham alan ve bu çalışma masasında oturarak bir şeyler yazan kişi olduğunuzu hayal edin.
"Ben meditasyon yapamıyorum" diyenlere çok fazla uğraşmanıza gerek yok, videoya tıklayıp açılan görüntüye kendinizi bırakmanız yeterli, demek istiyorum.
Derin nefeslerin ve harika tatların sizi sarmaladığı bir pazar diliyorum.
Sevgili Mindmills bloglararası etkinlikleri çok iyi başlatan ve uygulayan biri, takip edenleriniz bilir, bilmeyenler için şuraya etkinlik yazısını bırakıyorum, tıklayın lütfen. "Rutin Dışı" başlığı altındaki etkinliğe aldığım davete elimden geldiğince katılım göstermeye çalışacağım. Uzun zamandır taslakta bekleyen bir yazımı, blog rutininin dışına çıkarak yayınlıyorum.
* * * *
Epey uzun zamandır hepimizin mutsuz, keyifsiz ve bu yaşam içinde debelenen hallerini gözlemler olduk. Her birimiz anı yaşamayı unutup belki de es geçip, sürekli bir şeyleri sorgular durumdayız. Bazen kendi yaptıklarımız, bazen karşımızdaki insanların yaptıkları hep birilerine batıyor ve iniş çıkışlı duygular yaşıyoruz. Kendimizi sevmediğimiz kadar başkalarını da sevmiyoruz. Bunun farkında bile olmadan, sürekli bakışlarında soru, aşağılama ve hesap sorma bulunan insanlar haline geliyoruz.
Hep bir uçlarda olma hali var her şeyde. Birileri psikolojik olarak kendini döverek hizaya çekmeye çalışır, kimileri hiç bir şeyin umurunda olmadığı, dünya yansa "burda mangal ateşi varmış" diyecek kadar gamsız, kimisi tribünlere neşeli gözükür, odasına kapanınca depresyonun dibini yaşar, kimisi de varlık içinde yokluğa hapseder kendini. Hepsinin tıbbi bir terimi vardır eminim, ancak ben burda kendimize birer mektup, not (nasıl adlandırırsanız) yazsak ilk aklımıza gelen, kalemi elimize aldığımızda ucundan dökülecek cümleler neler olur, onu yazalım istedim.
Meselâ ilk gençlik yıllarımızdaki kendimize ne söylerdik, ne demek isterdik?
Kendime yazacağım notu aşağıya bırakıyorum:
"Sevgili Sezer,
Büyüklerinden sürekli zamanın hızla geçtiği ve giden gençliği tutamamakla ilgili bir şeyler duydun. Evet zaman hızlı geçiyor ama sen yapmak istediklerine odaklanınca, o şeylerle büyüyor ve katlanıyor. İşte o zaman, zamana bile sığmıyorsun. Dileğim, şimdiki bana gelene kadar hep istediklerinin peşinden git, çünkü bu zamana kadar gayet iyi gidiyorsun. Seni burada bekliyor olacağım."
Gönenç :(isim) Bolluk, rahatlık ve varlık içinde iyi yaşama; refah.
"Yurtta istediğimiz gönenci sağlamak için çok çalışmalıyız."
* * * * *
Kelime Kökeni :
Orta Türkçe könen- (gönen/mek) “doğrulmak, sevinmek” fiilinden evrilmiştir. Bu fiil Eski Türkçe köni “düz, doğru, sağ” sözcüğünden Türkiye Türkçesi +(g)An- ekiyle türetilmiştir.
Tespit edilen en eski Türkçe kaynak ve diğer örnekler :
Kıpçakça: [Codex Cumanicus, 1303]
eygi keycgä konêmizim
[iyi ahlaka gönenmişiz]
Türkiye Türkçesi: [Şeyh Elvan Şirazî, Gülşen-i Raz Tercümesi, 1426]
Bu pazar günü yayınını, yeni bir tarz yaratmaya çalışan genç bir saksafoncuya ayırdım.
Caleb Arredondo, Oklahoma Üniversitesi'nde bir öğrenci ve kendi bestelediği saksafon parçalarını sosyal medyada paylaşarak bu işe başlamış. Boş bir otoparkta doğal yankıyı kullanarak saksafon çalma konusundaki özgün yaklaşımı, "eko saksafon" adını verdiği kendine özgü bir ses yaratmış.
Caleb'i bir otoparkta gösteren ilk video büyük beğeni toplarken, o da bu deneyimi şöyle aktarmış:
"Boş bir otoparkta muhtemelen 3 saat geçirdim ve otopark yankısında aklıma gelen her şeyi çaldım. Bu, uzun zamandır ilk videom, bu yüzden bu gönderiye fazla etkileşim beklemiyorum." diye eklemiş, oysaki bu görüşünün aksine, video 1,4 milyondan fazla izlenme alarak viral olmuş.
Caleb' in ilk videosunu da ekliyorum, buraya tıklayın lütfen.
1. (isim) Büyükler, devlet büyükleri, ileri gelenler.
"Kaymakam beyin hemen arkasında kalan ekâbiri umursamadan sıtma doktoru da kalkmıştı." - Tarık Buğra
2.(isim, alay yollu) Kendini beğenmiş kimse.
"Senin gibi ekâbir bir adam bu tür haberlerin peşinde koşturmaz." - Ahmet Ümit
* * * * *
Kelime Kökeni :
Arapça akābir, "büyükler, önde gelenler" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük Arapça kbr kökünden gelen akbar, "daha büyük, en büyük" sözcüğünün çoğuludur. Aynı şekilde kibār, kibir "büyükler, ekâbir" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük Arapça kbr kökünden gelmektedir.
Kelime, Sevgili Arpi' nin bloğundan alıntılanmıştır. Katkılarına teşekkürlerimle,
"Demagog, kelime oyunu içinde hakikati güme götüren bir hokkabazdır." - Necip Fazıl Kısakürek
* * * * *
Kelime Kökeni :
Fransızca démagogue, "halkı galeyana getirme" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük, Eski Yunanca dēmagōgós δημαγωγός "halk güden, halkı galeyana getirme" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca dēmos δημος "halk, ahali, özellikle aşağı tabakadan halk" ve Eski Yunanca agōgós αγωγός "önder, öncü" sözcüklerinin bileşiğidir.
(Not: Yunanca sözcük, Eski Yunanca ágō άγω "gütmek, sürmek, sevketmek" fiilinden türetilmiştir. )
Bugün YouTube' da karşıma çıkan bir videoyu paylaşıyorum sizlerle. Kanalın sahibi Cadillac Records olarak gözüküyor. Bununla ilgili araştırma yaptığımda önüme 2008 yılında çekilmiş biyografik bir film çıktı, Chess Records müzik yapım firmasının sahibi Leonard Chess' in hayatını anlatan film ve yazılardan öğrendiğim kadarıyla satışlardan büyük başarı elde eden sanatçılarına cadillac marka araba hediye etmesiyle tanınırmış. YouTube' daki kanalın onunla bir ilgisi var mı bilmiyorum ama ünlü şairlerimizin bestelenen şiirleri ile karşılaşınca şaşırdım ve sevindim.
Sözlerini bildiğimiz şiirler, caz formunda ve dinlemesi çok keyifli. Sizlerle de paylaşmak istedim. "Sabahattin Ali' ye Cazla Saygı" çalışmasına da buradan ulaşabilirsiniz.