Şimşeklerin yeri göğü inlettiği, yağmurun hiç durmaksızın yağdığı bir geceydi. Çok uzun zamandır bir çıkmazdaydılar ve gün geçtikçe batağa saplanışları daha da aşikâr bir hâl alıyordu.
Camdan dışarıya bakarken, kalbinden bir cümle geçti, tam o anda bir şimşek patladı ve tüm şehir karanlığa gömüldü.
* * *
Haberlerde, bir uçağa şimşek düştüğü ve kimsenin kurtulamadığından bahsediliyordu.
"Gayrimuntazam geçen günleri hiç de evliliğe müsait olmamıştı." - Osman Aysu
* * * * *
Kelime Kökeni :
Arapça nẓm kökünden gelen muntaẓım “intizamlı, dizili” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça naẓama “dizdi” fiilinin muftaˁil vezninde VIII. etken fiil sıfatıdır.
Arapçada ve klasik Osmanlıcada kullanılan biçim muntazım'dır. 1890 basımı Redhouse sözlüğü muntazam yazımını vulg. ibaresiyle verir. Benzer sözcük, muntazaman.
Tespit edilen en eski Türkçe kaynak :
[Yazıcızade Ali, Tarih-i Âl-i Selçuk, 1423]
Rūm milkinüŋ silki Selçuk sulṭānlardan ġayri birle muntaẓam olmaz.
[Şemseddin Sami, Kamus-ı Türki, 1900]
Muntazım: Binası lazım olduğundan ism-i mef'ûl suretinde zâ-i meftûhe ile galattır [muntazım yerine muntazam yazılması yanlıştır].
Bu kelime, Sevgili KuyruksuzKedi tarafından önerilmiştir. Yayına katkılarından dolayı teşekkür ederim.
Fransızca procedure "süreç" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük, Fransızca procéder "sürmek, devam etmek, ilerlemek" fiilinden türetilmiştir. Bu sözcük Latince procedere, process- "ileri gitmek" fiilinden alıntıdır. Latince fiil Latince cedere, cess- "gitmek" fiilinden pro+1 önekiyle türetilmiştir.
Aynı kökten algoritm ve proses kelimeleri de türetilmiştir.
Fransızca algorithme "matematikte bir problemi çözmek için uygulanan prosedürler dizisi" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük, Eski Fransızca algorisme "Arap sayılarıyla aritmetik işlem yapma yöntemi [esk.]" sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Arapça al-χʷarizmī "İslam matematikçisi Harezmi (9. yy)" özel adından türetilmiştir. Sözcük χʷarizm "Orta Asya'da bir ülke, Harezm" özel adından türetilmiştir.
Fransızca procès veya İngilizce process "süreç" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Latince processus "gidişat, süren şey" sözcüğünden alıntıdır.
Arkadaşımın, kalbine pil takılan 90 yaşındaki annesini ziyarete gittim. Göz kalemini ve kırmızı rujunu sürmüş, balkonda denize karşı otururken, evinden kilometrelerce uzakta, çocuklarının yanında Ege sahil kasabasının keyfini çıkartıyor gibi görünüyordu.
Görünen buydu, geri planda yaşanansa bir uykusuzluk, sinir harbi, çözümsüzlük, trajedi.
Bedeni ve tüm test sonuçları, "her şey yolunda, korkacak bir şey yok!" dese de o, kendisinin bile bilmediği bir korkuya teslim olmuştu. Yatamıyor, ayaklarını uzatmadan bir koltukta dik şekilde otururken bir kaç dakika gözünü kapatarak, bedeninin ihtiyaç duyduğu uykuyu geçiştiriyordu. Ev halkı, onun gece -sessiz olduğunu zannederek- dolaşmalarını tavşan uykusuyla takip ettiğinden ortam gergindi.
Yanına oturup, kahve eşliğinde sohbet ettim. "Çok iyiyim" derken, yıllardır etrafa ve kendisine söylediği yalanların farkında değildi.
Ziyaretimi tamamlayıp dönerken, "ölüm korkusu mu tüm bunları yaşatan?" ve "bunu unutturabilecek bir hap var mıdır?" diye düşündüm yol boyunca.
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
not: * hastaya, psikiyatriden randevu ve gerekli yardımlarla müdahale edilmiştir.
Savsaklamak : Belirli bir sebebi olmaksızın bir işi isteyerek geri bırakmak; sallamak.
"Baban nüfus kâğıdını çıkartmayı savsaklamış." - Adalet Ağaoğlu
* * * * *
Kelime Kökeni :
Türkiye Türkçesi savsak “başından savan, ihmalci” sözcüğünden Türkiye Türkçesi +lA- ekiyle evrilmiştir. Bu sözcük Türkiye Türkçesi savsa- “savmak istemek” fiilinden Türkiye Türkçesi +Uk ekiyle türetilmiştir. Bu fiil Türkiye Türkçesi sav- fiilinden Türkiye Türkçesi +sA- ekiyle türetilmiştir.
Benzer sözcük savsak
Tespit edilen en eski Türkçe kaynak ve diğer örnekler :
Türkiye Türkçesi: savsavla- [Evliya Çelebi, Seyahatname, 1665]
bāzār bozulup tavtavlanup savsavlandıkdan soŋra
Türkiye Türkçesi: [Mehmed Bahaeddin (Toven), Yeni Türkçe Lugat, 1924]
savsalamak: Tehir etmek, avutmak, yapmak istememek.
[Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, 1935]
savsak = İhmalci; savsamak = İhmal etmek
Bu kelime, blogger Buster tarafından önerilmiştir. Katkılarından dolayı teşekkür ederim.
"Ezcümle, topraklarımızın altında metruk duran maden hazinelerini az zamanda işleterek milletimizin menfaatine küşade bulundurabilmek de ancak bu usul sayesinde kabildir." - Atatürk
2. (zarf, eskimiş) Başlıca olarak.
"Ezcümle, ziyaretler münasip zamanlarda vuku bulmalıdır." - Ömer Nasuhi Bilmen
* * * * *
Kelime Kökeni :
Farsça az cumlat "bütünüyle, toplu olarak" deyiminden alıntıdır. Farsça deyim, Arapça cumlat "bütün" sözcüğünden ez+ önekiyle türetilmiştir.
Malayani :(sıfat, eskimiş, Arapça) Boş ve yararsız, saçma.
"Malayani sözler."
"Malayani işlerle tıka basa dolu bir dünyada hüzün hastalık değil bir mükafattır.
* * * * *
Kelime Kökeni :
Arapça mā lā yaˁnī "anlamı olmayan" deyiminden alıntıdır. Deyim, Arapça mā "ne" ve Arapça lā "değil" ve Arapça yaˁnī "anlamı var, ... demektir" sözcüklerinin bileşiğidir.
Tarihte tespit edilen en eski Türkçe kaynak :
[Sinan Paşa, Tazarru'nâme, 1482]
kulak virdüŋ, mālā-yaˁnīden sakla
"Bu kelime, Sevgili Bilge Yazar tarafından önerilmiştir. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ederim."
Güneşin bunaltıcı ışınlarından korunmak için hafif indirdiği panjur nedeniyle salondaki aydınlık yarı yarıya düşmüştü. Abajurun ışığını açtı ve yanındaki koltuğa oturdu. Kitabını ve çayını önceden sehpaya getirmişti. Çok keyifli bir okuma içinde, kendini kaptırmışken birden dışardan arka arkaya korna sesi geldi. İrkildi, tam tekrar kitaba dönecekken sevimsiz korna sesi yine yankılandı evin içinde.
O gerginlikle, panjuru kaldırdı ve sokakta ne olduğuna baktı. Bir apartmana su teslimatı için gelen araç durmuş, dörtlüleri yanar biçimde yolda duruyordu. Hemen arkasında bir taksi vardı ve tüm bu patırtıyı çıkarıp sokağı inleten oydu. "Bekleyeceksin" dedi içinden, "Aracın sahibi eninde sonunda teslimatı yapıp gelecek, yok acelen varsa geri vitese al, kendine başka yol bul kornaya car car basacağına." diye söylendi. Panjuru kapatmadan yerine oturdu ve yola bakarken taksicinin gerçekten de beklemekten vazgeçip, geri vitese aldığını gördü. Bu gerçekten rutin dışı bir olaydı. Sanki telepati yöntemiyle mesaj göndermişti yoldaki sabırsız taksiciye.
Kalkıp tekrar panjuru indirdi ve kitap keyfine devam etti.
"Bu motiflerle ileride hazırlayacağı operanın hülyalarını, daha doğrusu malihülyalarını kurarak dalga geçiyordu." - Osman Cemal Kaygılı
Kendim için mâlihulyâ yapacak değilim tabiî. (Reşat N. Güntekin)
Gördük ki Venizelos’tan sonra mâlihulyâdan kurtulamadılar. (Yahyâ Kemal)
* * * * *
Kelime Kökeni :
Arapça māliχūliyā "1. tıpta melankoli, kara sevda, 2. karanlık düşünce, endişe" fiilinden alıntıdır. Arapça fiil, Eski Yunanca aynı anlama gelen "melanχolía" melankoli sözcüğünden alıntıdır.
Tarihte tespit edilen en eski Türkçe kaynak :
[Yadigâr-ı İbni Şerif, 1421? yılından önce]
ola ki anuŋ buharı dimağa çıka vesvas ve māliχulyā ve istiskā getüre
"Bu kelime, Sevgili KuyruksuzKedi tarafından önerilmiştir. Yayına verdiği katkıdan dolayı teşekkürler."